6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu (HUAK) ile birlikte dostane uyuşmazlık çözüm yöntemlerinden biri olan arabuluculuk, Türk hukukunda yerini almıştır. Aslında ihtiyarî arabuluculuğa ilişkin hükümleri düzenleyen HUAK'a sonradan eklenen düzenlemelerle birlikte, belirli uyuşmazlık türleri için dava açılmadan önce arabulucuya başvuru zorunlu hale getirilmiştir.
Bir alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemi olan arabuluculuk, ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri iş veya işlemlerden doğan özel hukuk uyuşmazlıklarının çözümünde rol oynar.
Arabuluculuk müzakereleri sonunda beklenen, tarafların anlaşması ile arabuluculuk faaliyetinin sona ermesidir. Arabuluculuk görüşmeleri sonunda varılan bu sözleşmenin kapsamı yazılı olarak taraflarca belirlenir ve taraflar ile arabulucu tarafından imzalanır (HUAK mad. 18/1).
Arabuluculuk müzakereleri sonunda varılan anlaşmanın, uyuşmazlığı kesin olarak çözmesi ve taraflar arasında herhangi bir tereddüt bırakmaması gerekir. Eğer bazı konular açıklığa kavuşturulmamışsa, arabulucunun tarafların görüşlerini alarak bu hususları netleştirmesi beklenir.
Arabuluculuk anlaşma belgesine şerh verilerek ilam niteliği kazanması, sözleşmenin cebri icraya uygun şekilde hazırlanmasını gerektirir. Bu nedenle, arabulucunun, sözleşmenin cebri icraya elverişliliğine dikkat etmesi önemlidir.
Arabuluculuk görüşmeleri sonucunda tarafların kapsamını serbestçe belirleyerek anlaştıkları arabuluculuk sözleşmesi, anlaşma konularında tarafların dava açamamasına (HUAK mad. 18/5) neden olur. Diğer yandan, tarafların varmak istedikleri sonuç, bir sulh sözleşmesi olarak değerlendirilir.
Sulh sözleşmesi, bir hukuki ilişki hakkında doğabilecek uyuşmazlığı, tarafların karşılıklı fedakarlıkları ile ortadan kaldırdıkları bir sözleşme olarak tanımlanabilir. Bu kapsamda, arabuluculuk sonunda varılan anlaşmaya, Türk Borçlar Kanunu'nda yer alan genel hükümler, kesin hükümsüzlük halleri (TBK mad. 27), aşırı yararlanma (TBK mad. 28) ve irade bozuklukları (TBK mad. 30-39) uygulanabilir.
Arabuluculuk anlaşma belgesi ile oluşturulan sözleşmeye uyulmaması halinde akde aykırılık oluşur. Bu durumda, sözleşmeye uygun davranılmadığını iddia eden tarafın, Borçlar Kanunu ve ilgili diğer hükümler uyarınca dava açma hakkı doğar.
Ancak arabuluculuk faaliyetinin sonunda tarafların belirlediği anlaşmanın icra kabiliyeti kazanabilmesi için mahkemeden şerh verilmesini gerektirebilir. Mahkeme, anlaşmanın cebri icraya uygun olup olmadığını inceleyecektir. Bu nedenle, şarta bağlı anlaşma belgelerine icra edilebilirlik şerhi verilmemesi gerektirdiği savunulan bir husustur. Zira şartın gerçekleşmesi konusu ilamın icrasında tartışmaya neden olabilir. Dolayısıyla anlaşmanın icra edilebilirlik şerhi almasında sorun teşkil eder.
Son olarak, arabuluculuk görüşmelerinde bazen bir tarafın diğerinden özür dilemesi, şikayetinden vazgeçmesi veya marka başvurusunu geri çekmesi gibi durumlar görülebilmektedir. Bu tür taleplerin anlaşma belgesinde yer almasına engel bir durum bulunmasa da, cebri icraya uygun olmadığı açıktır. Bu nedenle, arabuluculuk sürecinde taraflara bu hususun açıkça anlatılması ve uygun çözümler sunulması önerilmektedir.
Faydalı olması dileğiyle...
Av. Arb. Aslıhan GÜRBÜZ SEVİM
Mart 2025
Yararlanılan kaynaklar
Comments