Manevi tazminat en basit haliyle, kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın, bozulan ruhsal dengesini telafi etmeye yönelik, manevi değerlerindeki eksilmeyi karşılayan, oluşan haksız fiil sonucu duyulan elem ve ıstırabın kısmen ve imkan nispetinde iadesini amaçlayan bir kurum olarak tanımlanabilir.
Genel olarak manevi tazminatın yasal dayanakları şöyledir;
Türk Medeni Kanunu m. 25, kişilik hakkına saldırı halinde, saldırıya uğrayan davacının manevi tazminat isteminde bulunabileceğini düzenlemiştir.
Türk Borçlar Kanunu m. 58, kişilik hakkının zedelenmesinde manevi zarar talebini düzenleyen genel kuraldır.
Türk Borçlar Kanunu m. 58, başka bir kanun özel olarak kişilik hakkının hukuki olgularını farklı düzenlemediği durumlarda uygulanan genel kuraldır.
Türk Borçlar Kanunu m. 56, bedensel bütünlüğün ihlalinde manevi tazminat talebini özel olarak düzenlemiştir.
Tazminat borcunun kaynağı olarak manevi tazminat, haksız fiil hükümleri içinde düzenlenmiştir. Haksız fiil sorumluluğunu doğuran Türk Borçlar Kanunu m. 58’ de genel olarak, hukuka aykırı olarak kişilik hakkı saldırıya uğrayan kişinin manevi zarara uğramışsa manevi tazminat talep edebileceği; özel olarak da, Türk Borçlar Kanunu m. 56’ da beden bütünlüğü ihlal edilen kişinin veya ölüm halinde ölenin yakınlarının manevi zararlarını tazmin için manevi tazminat talep edebileceğini düzenlemiştir.
Manevi tazminatın miktarının belirlenmesi için, yeknesak tek bir kural koyma imkanı bulunmamaktadır. Türk Borçlar Kanunu m. 58’de genel olarak düzenlenen manevi zararın, kişilik değerlerinin zedelenmesi sonucu kişide oluşan elem, ızdırap, acı, üzüntü ve yaşama sevincindeki duygusal kaybın, objektif olarak da, ruhsal huzurun bozulması veya kaybedilmesi (ruhsal bütünlüğünün eksilmesi) niteliğinde olması gerekir.
Tazmini gereken manevi zarar için öncelikle kişilik değerlerine bir saldırı olmalıdır. Yaşanan olay ya da durum, bir yandan kişinin içsel yönüne etkili olmalı yani kişinin psikolojik ruhsal yönü üzerinde etkili olmalı; diğer yandan da dışsal yönüyle de onun ekonomik ve sosyal yaşamında etkili olmalıdır. Ayrıca, bahsedilen bu etkilerin manevi zarar doğurmaya kabulünün haklı olması gerekir.
Olaydaki somut durum, tarafların olaydaki kusurunun ağırlığı, oluşan durumda kişideki manevi zararın büyüklüğü, mağdur olan kişinin sosyal ve ekonomik durumu, hakimin takdirinde olan manevi zararın belirlenmesinde, göz önünde bulundurulan kriterlerden bazılarıdır.
Kişilik hakkının bazı görünümleri özel hükümlerle, örneğin;
beden bütünlüğü ve ölüm (TBK. m. 53-54),
kişinin adı (TMK. m. 26/II), nişanın bozulması (TMK. m. 121),
evlenmenin butlanı (TMK. m. 158/ III),
boşanma (TMK. m. 174),
fikir ve sanat eseri sahibinin manevi haklarında (FSEK. m.70/I),
patent hakkında ve endüstriyel tasarımda (Sınai Mülkiyet Kanunu m.149/I) düzenlenmiş ve bunlara aykırılığın yaptırımı olarak da manevi tazminat öngörülmüştür.
Manevi tazminatın amacı, zararın giderilmesinden ziyade, zarar görenin elem ve üzüntüsünün elden geldiği ölçüde denkleştirilerek tatmin edilmesidir. Manevi tazminatla, zarar verici fiil olmasaydı mağdurun bulunacağı durum, fiilin yarattığı elem ve ızdırabın kaldırılması sağlanmak suretiyle dengelenmek istenir; elbette ki tam bir denkleştirme sağlanması mümkün değildir.
Tazminat hukuku davalarının büyük bir kısmı haksız fiil olarak nitelenen fiillerden kaynaklanır. Örneğin, suç işlenmesi, trafik kazası, iş kazası, doktor hatası (tıbbi malpraktis), telif hakları ihlali birer haksız fiildir. Haksız fiiller için dava zamanaşımı süresi, fiil ve failin öğrenilmesinden itibaren 2 yıl, fiil ve fail daha sonra öğrenilse bile her halükarda 10 yıldır. İşlenen haksız fiil aynı zamanda suç teşkil ediyorsa, ceza hukuku zamanaşımı süresi de Türk Borçlar Kanunu’nda belirtilen sürelerden daha fazla ise, tazminat davası açma süresi açısından ceza zamanaşımı süresi uygulanır.
Boşanma davalarında ise manevi tazminat davası, boşanmanın kesinleşmesinden itibaren 1 yıl içerisinde açılmalıdır.
Kişilik haklarına olan saldırının idarenin eylem ve işlemleri sonucunda gerçekleştirilmesi halinde manevi zarar, idari mahkemelerinde, tam yargı davası olarak dava edilebilir.
Adli yargıda bu davalar genel olarak Asliye Hukuk Mahkemelerinde, davalının ikametgahının bulunduğu yerde görülür. Aynı zamanda haksız fiilden kaynaklanan davalarda, haksız fiilin meydana geldiği yerde de bu dava açılabilir.
Faydalı olması dileğiyle…
Av.Aslıhan Gürbüz Sevim
Eylül 2021
Yararlanılan Kaynaklar
© Bu sitedeki yazılar, site ve yazar adı kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Comments